Kukla
Türkiye’de Kuklacılık
 
GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 27, Sayı 2 (2007) 211-226
Mediha GÜLER -G.Ü., Mesleki Eğitim Fakültesi Dekoratif Sanatlar Eğitimi ABD. Ankara-TÜRKİYE 
Melda ÖZDEMİR - G.Ü., Mesleki Eğitim Fakültesi Dekoratif Sanatlar Eğitimi ABD. Ankara-TÜRKİYE 
 
Eski Türk geleneklerinde yer alan kukla, belli bir amaca yönelik anlatım için çeşitli tiplerin, şekillerin ve cisimlerin oyunlaştırılması sanatıdır. Tahta, alçı, mukavva veya bezden yapılmış elle, iple veya sopayla oynatılan bu küçük bebeklere “kukla” bebeklerle yapılan gösteriye “kukla oyunu” ve oynatan kişiyede “kuklacı” denmektedir.                                                                
Türk Gölge Oyunu içerisinde çok eski bir tarihe sahip olan kukla sanatı, eski dönemlerdeki kadar yoğun olarak yapılmasa da halen devam etmektedir. 
Kuklalar ; güldürmek, eğlendirmek amacıyla yapıldıkları gibi oynatılmaları sırasında gerek kişileri gerekse kurgusal hikayeleri ile eğitici bir işleve sahip olmaları bakımından da oldukça önemlidirler.
Türkiye’de geçmişi Orta Asya ve Mezopotamya’ya kadar uzanan ve Anadolu topraklarından Osmanlı imparatorluğuna geçen ve asıl gelişimini bu dönemde gösteren kuklacılık, günümüzde bir kaç sanatçıyla yaşamaktadır.
İlk kuklanın ne zaman yapıldığına ilişkin kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak yazılı kaynaklar ilk kez eklemli kafatası ve menteşeli maske formuyla ilkel toplumların büyü ve dini törenlerinde kullanılmıştır. Bu maske ve kafatasları hareket edebilen eklemlere sahip bebek ve diğer figürlerden oluşmaktadır. Bunların bazıları günümüzde dünyanın pek çok yerindeki müzelerde sergilenmektedir. (Avcı, Turla 2003)
Hindistan’daki Yeni Delhi Müzesi’nde bir zamanlar iple bağlanmış olduğu anlaşılan bir terracota maymunu bulunmaktadır. Bu maymun yaklaşık olarak M.Ö. 40.000 Bin yıl öncesine tarihlendirilmektedir. Yaklaşık olarak aynı zamanlara ait Mısır kökenli bir figürde Fransa Paris’teki Louvre Müzesi’nde bulunmaktadır (Roth 1975). Eski Mısırda piramitlerde, ipli kukla oynatan bir insanın varlığı, binlerce yıldır devam eden bu geleneği göstermektedir. Ayrıca kukla gösterilerinin eski Yunan ve Romada yapıldığı, gezgin kuklacıların Asya ve Avrupa’da köy, kent ve panayırları dolaşarak gösteri yaptıkları bilinmektedir (Oral 2003).
 Orta Asya’da varlığı bilinen Kukla, İlk çağlarda Kolkarcak, Kagucak gibi adlarla oynatılmıştır. Geleneksel tarzda oynatılan kukla; el kuklası ve ipli kukla olmak üzere iki çeşittir. El kuklaları konulu bir oyun türünde, ipli kuklalar ise genellikle dans eden kuklalar türündedir. (Oral 2003).
Selçuklularda ve Osmanlılarda kukla oyunlarının olduğu bilinmektedir. Kuklaların nereden, nasıl ve hangi yollarla Türklere geldiği konusunda çok değişik görüşler bulunmaktadır. Bunların içinde kuklanın Orta Asya’da Türkler arasında yaygın olarak oynatıldığı, göçler sırasında Anadolu’ya getirildiği ağırlık kazanmaktadır. 
Türkistan, Özbekistan ve Orta Asya Türklerinde kukla oyunlarına “Çadır Hayal ” ve” Kol Korçak “ adı verildiğini biliyoruz. Bugün bile Anadoluda bebek anlamına gelen “Korçak,
kudevcuk, kuçav, kavur, konçak, kaburcak, kavurcak, goğurcak”, kelimelerinin yaşadığını bunların hepsinin öz anlamları yanında kukla ve bebek anlamına geldiğini araştırmacılar kabul etmektedir. Orta Asya Türklerinde, özellikle Özbeklerde çok zengin bir kukla geleneği bulunmaktadır. Türkistan’da Korçak Oyunu adı verilen kuklanın başlıca iki türü bulunmaktadır. Bunlardan biri çadır hayal ipli kukladır. Dest Korçak ya da Kol Korçak ise el kuklasıdır. Türklerde ise özellikle Osmanlılar döneminde kukla çok yaygın ve çeşitlidir. Bu örneklere eski kaynak metinlerinde de rastlanmakla birlikte , eski şenlikleri gösteren sayısız minyatürlerde görülmektedir (And 1996). 
Osmanlı Döneminde çok çeşitli olan kuklalardan biri Çingenelerin oynatığı çok ilkel biçimdeki “iskemle kuklası” dır. El kuklası ve ipli kukla haricinde arabakuklası çok bilinen bir türdür. Araba kuklasında kuklayı oynatan kişi arabanın dibine gizlenip, büyük boy kuklaları sopa ile oynatırlardı. Ayrıca içine insan girerek oynatılan dev kuklalar da bulunmaktaydı. 
Ancak Anadoluda yüzyıllar boyunca köylerde görülen kukla türleriyle şehirlerde görülen kuklaların birbirinden ayrı yapılarda , işlevlerde olduğu belirtilmektedir. Köylü tiyatrosu geleneğinde kukla, ritüel özelliklerini bugün bile korumuştur. Anadolu’da yağmur yağdırmak için buün de adına ”Bebek”, ”Çaput Adam”, “Kepçe Kadın”, “Bodi Bostan”,
“Gelin Gok”, “Kepçe Başı”, “Su Gelini”, “Kodu Gelin” vb. ilkel kuklalar kullanılmaktadır. Anadoluda da kuklalar için çeşitli deyimler vardır. “Korçak”, “Hemecik”, “Bebek”,“Karacör” gibi Anadoluda çok ilginç bir kukla türü çok yaygındır.Bu üçlü bir kuklayı aynı kuklacının oynatmasıdır. Kuklacı iki kuklayı birer eline alır, el kuklası gibi parmakları ile oynatır. Anadolu’da köylerde çeşitli adlar altında oynatılan bir kukla da “canlı kukla” dır. Burada aslında kukla yoktur, fakat oyuncular kendilerini kukla biçimine sokmaktadırlar. Oyuncular çıplak karınları üzerine yüz resmi çizerler, sonra başlarını ve kollarını kasnak üzerinde bir örtüyle örterler karna çizilmiş yüzün omuz düzeyine gelen yere bir oklava bağlanır, buraya bir gömlek giydirilir.
Günümüzde daha çok kırsal bölgelerde oynatılan bu kukla türleri dışında Türk tiyatrosu içerinde yer alan ipli kuklalar ve el kuklaları halen devam etmektedir( And 1977). Türkiye'de (Osmanlılarda) yüzyıllar boyunca çeşitli kukla türleri oynatılmıştır. Daha çok 17.yy.’da yaygın olarak kullanılan kukla, 19.yy’ın sonunda batı tiyatrosu, yerli orta oyunu ve tuluat tiyatrosunun karışımından oluşmuş minyatür seyirlik bir oyun niteliğine kavuşmuştur (İvgin 2000).
 
Materyal ve Yöntem
 
Türk kuklacılığının tarihsel gelişimi ve günümüzdeki durumu yazılı kaynak araştırmaları
sonucu belirlenmiştir. Araştırma özel atölyede karşılıklı görüşme yöntemi uygulanarak, kuklacılıkta kullanılan araç-gereçler, kompozisyon özellikleri yerinde yapılan gözlem ve incelemelerle tespit edilmiştir. Ahşap ipli kukla yapımının tüm aşamalarının fotoğrafları çekilmiş ve analizi yapılmıştır.
 
1. Kukla Çeşitleri
 
İskemle Kuklası : Avrupa’da Jigging puppets veya Marionettes ala planchette diye bilinen bir kukla türüdür. Göğüslerinden yatay biçiminde bir ip geçen bu kuklalar gayda ve benzeri çalgıların eşliğinde aşağıdan ipleri çektirilip dansettirilir.Bu çeşit kuklalar daha çok sokak eğlenceleri içindir. Bu kuklalar dört köşe bir tahta iskemle üstüne dizilmiş iki veya dört bebeğin dönerek ve zıplayarak oynatılmasından ibaret olduğu için bu ad verilmiştir. 
 
El Kuklası : Çok yaygın olan bu tür kuklaların İtalya’dan geldiği düşünülebilir.Bunların başları ve kolları mukavva veya tahtadan gövdeleri bezdendir. Kuklacı , elini kuklanın giysisinden içeri sokar, işaret parmağı ile başı, baş ve orta parmağı ile kolları oynatır. Bu kuklaların Mısır’a Türkiye’den gittiği düşünülmektedir (And 1985). Her yaş ve herkes için her yerde uygun olan el kuklalarının yapımı basit ve kolaydır. Ancak dikkat edilecek önemli nokta oynatıcı eli ile kuklanın büyüklüğünün birbirine uymasıdır. Çünkü oynatıcının eli, kuklanın vücudu olacaktır. Dikdörtgen şeklinde bir bez torba şeklinde dikilir. Üst kısa kısmına baş takılır ve bu kenar omuz olarak kabul edilir. Bu kuklalarda genelikle bir parmak boyuna , diğer iki parmakta kollara gireceği için, torbadaki bu boşlukların parmak aklınlığına uygun şekilde yapılması gerekir. 
 
İpli Kukla : Tarihi çok daha yeni olan bu kuklalar yarım yüzyıl önce İstanbul’a gelen ingiliz kuklacı Thomas Holden tarafından Fransız tiyatrosunda gösterilmiştir. Kullanım alanı en geniş olan bu kukla çeşidi profesyonel bilgi gerektirdiği için büyük kukla tiyatrolarında , özel atölyeler kurulmuştur. Ancak zorda olsa gerektiğinde evlerde de yapılabilir. İpli kukla iskeletlerinde en çok kullanılan malzeme ahşaptır. Bu hem yumuşak ve hafif hem de dayanıklı olan ıhlamur gibi ağaçlardan yapılır. Eklemlerin fazla olduğu bu yapımlarda, ahşaptan sonra, tel,levha ve metal malzeme kullanılır (Oral 2003).
 
Kukla Oyunlarında Kişiler (Tipler)
 
İbiş : Her zaman uşak rolündedir. Adı Sadıktır ama genelde İbiş olarak çağrılır. İhtiyarın uşağıdır, kurnazdır, hazır cevaptır. Biçimsiz bir fesi vardır, püsküllü sağa sola oynar. Kaba bir dil kullanır, açık-saçık çifte anlamlı sözler kullanır. 
İhtiyar : İbiş’in efendisidir. “ Bey, Beyefendi “ adıda verilir. Varlıklı bir kişidir. “ Tirit, Parçacı, Moruk” adı da verilir. 
Diğer kişiler: Genç aşık delikanlı, delikanlının sevgilisi, kötü kişi (tiran), kızın annesi(cadoloz), ibiş’in karısı hizmetçi kız (Fatma), Arap, Şeytan, Dalkavuk, Efe, Yahudi, Laz
 
Kukla Oyunlarının Konuları
Kukla oyunlarında konular daha çok Karagöz ve orta oyunlarından alınırdı. Bazı halk efsaneleri ve aşk hikayeleri de işlenir. Bilinen bazı kukla oyunları şunlardır; İki Garip Kardeşler, Sahte Esirci, Cinli Yazıcı, Gül ile Fidan, Üvey Anne, İncili Çavuş, Kahyanın Hilesi, Hain Kız, Anadolu Köyünde Düğün vb
 
Kukla Yapımında Kullanılan Araç-Gereçler
 
Kullanılan Araçlar :
a- İskarpela : Marangozlukta ağaç delmek için çelikten yapılmış, ucu badem şeklinde bir
araçtır ( Ağakay 1974).(Bkz. Şekil 1).
b- Tokmak: Ağaçtan yapılmış iri bir çekiçtir ( Ağakay 1974).  
c- Fırça: Kuklaları boyamak için kullanılan çeşitli boylardaki guvaş boya fırçalarıdır.
d- Mengene: Herhangi bir ürünü sıkıştırmak için kullanılan bir çeşit presdir ( Ağakay 1974).
 
Kullanılan Gereçler :
a- Zımpara : Ağaçtan oyularak yapılan kuklalar üzerindeki fazlalığı ve talaşı almak için kullanılır. (Bkz. Şekil 2).
b- Boya: Su bazlı analin boya
c- Vernik: Bilinenen cila türlerinden olup yağlı selülozik, ispirtolu, reçineli olabilir. Piyasada çeşitli isimler altında satılmaktadır (Bilgin 1997).
d- Kütük: Ihlamur ağacından kesilen silindir biçimindeki tahta parçası
 
 
 
Kaynaklar
Ağakay, M. (1974). Türkçe Sözlük. Ankara: Bilgi Basımevi
And, M. (1977). “Köylü ve Halk Tiyatrosu Gelenekleri Açısından Orta Asya, İran,
Anadolu Kuklasından Örnekler”, Milliyet Sanat Dergisi, 243; 22-25.
And, M. (1985). Geleneksel Türk Tiyatrosu. İstanbul : Bilgi Yayınevi.
And, M. (1996). “Kukla Koleksiyonculuğu”, Tombak Antika Kültürü Koleksiyon ve Sanat
Dergisi, 9; 4-14.
And, M. (2003). Oyun ve Bügü. İstanbul : Yapı Kredi Yayınları.
Avcı, N., Turla, A. (2003). Kuklalar. İstanbul : Ya-pa Yayınları.
Bilgin, N. (1997). Folklorik Yapma Bebekçilik. Ankara : Kültür Bakanlığı Yayınları.
Oral, Ü. 2003. Kukla ve Kuklacılık. İstanbul : Kitapevi Yayınları.
Roth, D. (1975). The Art Of Making Puppets& Marionettes. Pennsylvania : Chilton Book
Campany.
Kaynak Kişi : Kukla sanatçısı : Hakan Arısoy
BİZİM TİYATRO
 
" Oyuncularımız var, yabancı rolleri yabancılar kadar başarılı oynayabiliyorlar. Rejisörlerimiz var, Avrupa’da gördükleri mizansenleri burada aynen uygulayıp alkış topluyorlar. Yazarlarımız var, yapıtlarını yabancı örneklere benzetebildikleri ölçüde iyi yazar sayılıyorlar.
 
Hepsi iyi hoş da, peki ama nerde Türk oynayışı, Türk sahneleyişi, Türk yazışı, Türk algılayışı? Bir kelime ile nerde Türk tiyatro üslubu? “Bizim Tiyatro” işte bunun peşinde gidecek. Bize özgü olanı araştırıp bulup önünüze sermeyi deneyecek.
 
Tiyatro, elbet insanlığın ortak malı. Tiyatro tarihi, her ulusa ortak ve zengin bir birikim sağlıyor. Ama her ulus da ona yüzyıllar boyu kendi özelliğinden katkılarda bulunmuş, bulunuyor. Tiyatro alanındaki yeni görünen yolların çoğu işte hep bu eski ve yeni yöresel katkılardan doğuyor.
 
Türk oyun tarzı, Türk oyun yazımı, Türk jesti, mimiği derken şovence bir duyguya kapıldığımız, aman sanılmasın. Biz derken de bencil bir kısıtlamadan yana, hiçbir zaman olmadığımız lütfen hatırlansın.
 
Amacımız, tekelci bir kendi içine büzülüş değil, tam tersi, dünyaya, evrene açılış. Ama kendi kişiliğimizle. Bu ortak birikime kendimize özgü bir şeyler katıp yararlı olarak. Türkiye anlamına gelen bizden, insanlık boyutundaki BİZ’e uzanmak istiyoruz.”
 
HALDUN TANER
İSTANBUL EFENDİSİ
 




																	
TARLA KUŞUYDU JULİET
 



																	
ALEMDAR (Tohum ve Toprak)
 




ALEMDAR
																	
 
Bugün 21 ziyaretçi (29 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol